Mersin Halk Haber Mersin Halk Haber
MERSİN’İN ÖNÜNDEKİ ENGELLER…
Mersin’in en büyük talihsizliği bazı insanların kendi kişisel çıkar ve ikballeri yüzünden, toplumun bütün kesimine haksızlık etmeleridir.
Hele bu haksızlık ve düşmanlık belli oda ve STK’ları da basamak olarak kullananların arenası durumuna gelince, iş daha da vahim bir hal alıyor.
Mersin, geçmiş zamanlara göre daha bir kenetlenmiş şekilde yol alırken, Büyükşehir belediye Meclisinde büyük bir talihsizlik yaşandı. Bir daha da o tür atışmaları ve hizmetlerin önünü kesecek siyasi vesayet ya da kişiselleştirilmiş tartışmalarının olmayacağını düşünüyor ve bekliyoruz.
Ne var ki bazı kişilerin saygı, ahlak, hukuk kurallarını hiçe sayarak, kendilerini ön plana çıkarmanın gayreti içinde olduklarını görüyoruz. Bu da; basın adına, gazetecilik adına, hesaplaşma adına, beklenti adına yapılınca insan kahrından ne diyeceğini bilemiyor. Basitçe “belden aşağı” vurmalar olarak değerlendirip ciddiye almayalım diyoruz ama “Basın”, “Gazetecilik” adına olunca, bizde tabi rahatsızlık duyuyoruz.
Önceki haftalarda Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Vahap Seçer’i İçel TV’de konuk etmiştim. Mersinde yapılanları, yapılması gerekenleri, aksayan yönleri, halkın beklentilerini tartışmış ve son derece olumlu bir havada program yapmıştım. Hiç beklemediğim bir izlenme oranı ve olumlu eleştiriler almıştım.
İşin ilginç tarafı, Mersin’de hatırı sayılır ve şehrimizin gelişiminden, ticaretinden, turizminden, esnaflarından sorumlu STK ve Oda Başkanlarının da programa katılarak görüşlerini almıştım. Zamanın sınırlı olmasından dolayı katılmak isteyen birçok kişi ve temsilciyi de programa dâhil edememiştim. Ama mesaj ve telefonları ile de destek temenni ve düşüncelerini aktarmışlardır.
Mersin adına muhteşem bir sonuç ortaya çıkmıştı. Valiliğin çalışmalarının yanında Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Vahap Seçer’ in çalışmalarının nasıl da kamuoyunda ses getirdiğini canlı yayında görmüş ve Mersinimiz adına son derece mutlu olmuştum.
Çok iyi bir diyalog, dayanışma, yardımlaşma, toplumsal düşünme isteğinin doruklarında olduğu bir atmosfere şahit olduk. Bu birliktelik ve dayanışma artık Mersin’i istenilen yere taşıyacaktır diye düşünüyorduk. Ve şimdi yine aynı duygularla bu dayanışmanın, güven ortamının süreceğine de inanıyoruz.
Sadece bu olumlu tablodan hoşnut olmayan bazı parazitler, aykırı sesler çıkmaya devam ediyorlar. Elde edilen başarının, birlikteliğin yarattığı pozitif hava, kararmış kör gözleri rahatsız ediyor.
Belediye Genel Sekreter Vekiline olan düşmanlığının oklarını adeta yaratılan olumlu havaya sallamaya çalışıyor. Sözde eleştirecek diye en tehlikeli alana giriyor. Belden aşağı ifadelerle kör cahillerin bile vazgeçtiği Feto iddialarıyla kılıcını çekiyor. Belge varsa adli makamlar orada ve savcılar görevlerinin başında sunarsın. Yoksa çok ciddi bir durum havası vererek konuya dâhil etiğin kişinin gizemle adının soyadının baş harflerini yazarak şaibe yaratmanın anlamı yok. Bahsedilen kişi görevinin başındadır ve her resmi çağrı ve davete icap edecek bir sorumluluğu taşımaktadır. Ya gereken ihbarı yaparsın yâda gazeteci sorumluluğu içinde belgelerin olmadığı dedikodulardan vazgeçersin Mersin’in bu zor günlerde ki gündemini meşgul etmezsin.
Ali Adalıoğlu bu huyundan hiç vazgeçmiyor. Yıllardır tanıyoruz. Hep böyle yapar. Ali Adalıoğlu için; hep şu iddialar söylenir, “birilerini de arkasına alarak, onları karanlıkta saklayarak saldırıya geçer” “ Televizyon alım-satım simsarlığı yapar” ifadeleridir. “
Yazık değil mi? Bir insanı bu tür töhmetlerle itibarsızlaştırmak, kime ne kazandırır. Bildiğimiz Ali Adalıoğlu gelmiş geçmiş bütün Emniyet müdürleri ile içli dışlı olduğu söylenir. Onların hangilerinin FETO bağlantılı olduğunu biz bilmiyoruz tabi. Onu da en iyi Ali Adalıoğlubilir. FETO’ya en çok saldıranların da eski FETO’cu olduğunu görebiliyoruz.
Neyse, Adalıoğlu bu huyundan vazgeçmeli. İddialar üzerine hukuku, adaleti, vicdanı hiçe sayarak bu kadar pespayedüşünmesi, biz basın dünyasındaki insanlara da haksızlık oluyor. Genel Sekreter Vekiliyle bir tek görüşmem ve bir tek kelime konuşmam olmamıştır ve tanımam. Büyükşehirden bir tek kuruş menfaat sağladığımı, bir tek ilan aldığımı biri çıksın söylesin. Bütün kamuoyundan özür diler ve kendime de “Trol” der geçerim. Ama yaşadığım şehir ve memleketim olan Mersin’in gelişimine ve yakaladığı uzlaşı ortamının selameti açısından olması gereken tavrımız ile ‘karanlık suda balık avlamanın’ kimseye yarar getirmeyeceğini yazmak zorundayız.
İşin aslı ilk kez modern düşünen, halkı düşünen, disiplinli ve çalışkan bir belediye Başkanına sahip durumdayız. Bunu hepimiz çok iyi değerlendirmeliyiz. Benim de hoşuma gitmeyen bir takım gelişmeler oluyor. Onları da eleştiriyorum. Eleştirmeye de devam edeceğim. Ama biraz sabırlı davranmalıyız. Birçok şey değişti. Geçmişin enkazı kaldırılıyor ve yapılan işlerde kayda değer şeyler. 830 milyon borç ödeyen bir belediyeden bahsediyoruz. Bu zor günlerde neler yapıldığını da tüm halkımız yaşayarak gördü. Bu zor zamanlarında henüz geçmediğini ve ilerde daha zor günlerin olabileceğini düşünerek ‘kayıkçı kavgası’ içinde olmak kime yarar getirir. Bu rehavetin hesabını beklenmeyen şartlar gelişirse kim verecektir?
Bu tür haber ve yazılar; Mersin’i düşünmemektir. Mersin’i sevmemektir, hizmetlerden rahatsızlık duymaktır, birileri adına hayata kör bakmaktır.
Bu tür vur-kaç taktikleri; eskiden kalma alışkanlıkların para etmez versiyonudur.
Bu tür saldırıların hedefi; ‘beni de görün demenin başka bir tarzı olsa gerek’. Demeye de dilim varmıyor.
Ama Ayıp hem de çok ayıp.
Mersin adına, yakalanan birliktelik adına, dayanışma adına…
Gerçekten çok ayıptır.
Kalın Sağlıcakla.
