Toplantıda değerlendirme ve öneriler sonrasında; “Dünya’da ve Türkiye’de yaşanan pandemi gündemi içerisinde gelişen olayları siyasi üstünlük sağlama duygularına bir gerekçe yapmak, bu gibi durumlardan fırsatçılık refleksiyle siyasi nema elde etmeye çalışmak hiçbir dönemde tarzımız olmamıştır. Ortada tek bir gerçek vardır; halkımız ve insanlık topyekün bir tehdit altındadır. Bu badireden de ivedilikle çıkış yolunu yaratmak herkesin öncelikli sorumluluğu ve görevidir” görüşüne yer verildi. Toplantı sonrasında aşağıdaki hususların kamuoyu ile paylaşılması benimsendi.
Bugün Diyarbakır / Kulp ilçesi kırsalında meydana gelen ve tüm kaygısı sadece evine ekmek götürmek olan masum sivil yurttaşların uğradığı PKK terör örgütünün tuzaklı saldırısını şiddetle kınıyoruz! Bu saldırıda yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı diliyoruz. Devlet, elbette bu gibi terör saldırılarını gerçekleştiren mihrakları bulup cezalandırmaya muktedirdir.
Kamuoyunun da yakından takip ettiği “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” içeriği toplum vicdanını rahatsız edecek bir boyuta taşınmamalıdır. Virüs pandemisi gerekçesiyle cezaevlerindeki yığılmayı önleme amacı taşıdığı iddia edilen bu yasal düzenlemenin esasen gecikmiş örtülü af yasası olduğu tartışmasız bir gerçektir. Zira bugüne kadar tek bir Covid-19 vakasının yaşanmadığı yer cezaevleridir.
Bu kanun görüşülürken CMK 100. Maddesinde tanımlanan pota suçların kapsamı genişletilmeli, Sağlık çalışanlarının sıklıkla maruz kaldığı şiddetin önünde caydırıcı nitelik barındırması adına tehdit, hakaret ve yaralama suçunu işleyenler de dahil edilmelidir.
Coronavirüs salgınıyla mücadelede görevi başında yaşamını yitiren kamu görevlilerine verilen şehitlik statüsü, özel kuruluşlardaki sağlık çalışanlarına da tanınmalıdır.
Tarım Bakanlığı tarafından açıklanan çiftçiye tohum desteği yetersiz bir tasarruftur. Destek verilen tohumdan üretilecek mahsul için alım garantisi de verilmelidir. Üretici ancak bu yolla kendisini güvende hissedebilecektir.
Kullanılan kredilerin geri ödemelerinde tahakkuk ettirilen faiz uygulaması Bankalar açısından bir haksız kazançtır, fırsatçılıktır. Bu uygulama tıpkı maskelerin parayla satışını yasaklayan kararda olduğu gibi Cumhurbaşkanı tarafından ivedilikle çözüme kavuşturulmalıdır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu salgın döneminde yalnız bırakılmamalıdır. İtalya, İspanya gibi devletlere yardım gönderebilen Türkiye, öncelikle kendi soydaşlarına sahip çıkmalıdır. KKTC Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’ye şaşı bakması, bizim KKTC’ye bakış açımızı değiştirmemelidir.
Bu yıl TBMM’nin açılışının 100. Yılı kutlamaları salgın hastalık tedbirlerinin kısıtlamalarına maruz kalacaktır. Sağlık çalışanlarımızın salgınla mücadelede gösterdikleri özverili çalışmalarına her gece 21:00’de ışıkları yakıp-söndürerek alkış tuttuğumuz gibi, Egemenliğin Millete verildiği 23 Nisan günü saat 21:00’de tüm camilerden okunacak İstiklâl Marşı eşliğinde halkımızın gür sesiyle Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dünyaya duyurulmalıdır.