Anasayfa / Güncel / CAFER TABAK:KAŞANLI AŞİRETİ

CAFER TABAK:KAŞANLI AŞİRETİ

Bölüm – 1

Bir kaç gün önce bir tv kanalında iki kişi arasındaki sohbeti izledim. Oradaki konuk yaşam öyküsünü anlatırken özetle “Büyük dedem Osmanlı paşalarından, dedem hukukçu ve babamda Yargıtay Başkanlığı yapıyordu. Ben şimdiki ismi ile TED kolejinde İngiliz hocaların olduğu okulda okuyordum. Ankara’da falanca mahallede bir apartmanın üçüncü katında oturuyorduk.” Sohbet ilerledi ve yine bir yerde “dar gelirli memur çocuğuydum” dedi. … “Dar gelirmiş” bir de bizim yaşam öykümüze bakalım. Dar gelir neymiş?

Benim Doğduğum Köy Ve Kaşanlı Aşireti

Bizim köyler ne zaman kuruldu, kimler kurdu sorusuna dair varsayımlar çok. İşin o tarafına girmeyeceğim. (Umarım bir gün birileri çıkar da bizi bu varsayımlardan kurtarır.) Bizim köyler; Kaşanlı, (merkez köy) Örenli, Haticepınarı, İnci köy (Poskof) ve Elbistan’a bağlı Atmalı Kaşanlı ve de Malatya Doğanşehir’e bağlı Topraktepe köylerinden oluşan ”Kaşanlı aşireti”. (Aşiret derken de bildik anlamda aşiret değil. Birbirine akraba bir insan topluluğu.) Bizim çocukluğumuzda köylerimiz bunlardı. Sonraları Gürün’e bağlı bazı köylere de yerleştiler, dolayısıyla köy sayısı çoğaldı. Şimdi ise eski masal tabiriyle “Çin’den Maçin’e kadar” yani dünyanın dört bir yanına dağıldık. Eskide sadece aşiret içinden evlenilirken, şimdi her türlü dilde konuşan çocuklar, gelinler, damatlar ve “doğdukları yerde ölmediler” bizim kuşak ve sonrası. …

Asırlarca kapalı bir toplum olarak yaşamışlar, komşu köylerle bile evlilikler olmadığından iyiden iyiye akraba olmuşlar. Binboğa dağlarının bir kolunda yaklaşık 2000 Rakımlı Örenli olarak isimlendirilmiş bir Kaşanlı köyünde doğmuşum. Kışın şiddetli soğuğundan, yazın kuru havasından gelen güneş ışığının etkisi ile derisi dökülen kulaklar, kızarmış elma yanaklar, zenci tenine benzeyen tenleri, yine soğuk hava ve topraktan kaynaklı yarılmış topuklar, ayak tabanı kadar nasırlaşmış ve çatlamış eller, parmaklar, (Bu parmaklar iki binli yıllarda resimlerimin ana teması olacak.) rengi hiç önemli olmayan şalvara yapılmış yamalar, bazı şalvarlar yünden örülmüş, fakat yıpranmış veya yırtılmış tekrar tekrar örülmüş ve bu günkü ismiyle müthiş bir , “patchwork”(yama işi) görüntüsü, yakasız gömleklerin dirseklerindeki yamalar ve o nasırlı parmaklarla bağlamanın perdelerindeki çığlık ve o dillerdeki gül-bülbül türküleri ile bizleri büyüttüler. Kaşanlılı birine aşiretin ozanlarını sorsanız hiç düşünmeden bir nefeste en az iki düzine sayacaktır, biraz düşünürse de birkaç düzine ozan ismi sayacaktır.

Kaşanlılar; aşkı, sevdayı, sitemi, sevgiliyi, yârin yanağını, isyanı, tanrı sevdasını, yoksulluğu, arsızlığı, üstesinden gelebildiği veya gelemediği her ne varsa bağlamanın döşüne, perdesine ve teline nakış nakış işlemiştir. Kaşanlı kültürü; türkü ve bağlama ile bezenmiş bir kültürdür. Bir televizyon kanalı Kaşanlıya gitmişti ve sohbet ediyorlardı. Dikkatimi çeken şu idi; mikrofonu uzatıp soru soruyorlardı, konuşmacılar çok kısa konuşuyorlardı, fakat bağlamayı eline alıp türkü okumaya başlayınca adeta susturamıyorsun.” Bağlama ile, saz ile konuşan bir halktır Kaşanlı aşireti.”

Ankara’da Mazlum Çimen’in bir konserine gitmiştim. Konser bittikten sonra tanışmak için kulis tarafına geçtim. Mazlum’a kendimi tanıtırken; adım Cafer Tabak, mesleğim ressam, fakat bunlar dikkatinizi çekmeyecek biliyorum, “ben Kaşanlılıyım” deyince, kırk yıllık bir dostla karşılaşmış gibi bana sarılıp ve arkadaşlarına da dönüp “Arkadaşlar Cafer arkadaşımızın köyüne sizi götürsem, gözlerinizi bağlasam, yakaladığınız kişiyi getirip bu sahneye koysak benim az önce yaptığımın aynısını yapacaktır. Bütünü ozan olan müthiş bir köydür” demişti.

Örenli ve Haticepınarı köyleri ağırlıkla tahıl ürünleri, doğada tanıdıkları bazı otlar ve hayvansal gıdalarla beslenirlerdi. Hayvansal gıdaların başını yumurta çekerdi. Süt, yoğurt her evde her zaman olmazdı, fakat olanlar da ayranını komşularından pek esirgemezlerdi. Eti bulmak pek de kolay iş değildi. Yazın sebze ve meyveler Kaşanlıdan ve Tatlar köylerinden gelirdi. Kışlık patates ve soğan Gürün’den, şeker pancarı ve lahanalar Elbistan’dan getirilirdi. Örenli o kadar soğuktu ki sebze ve meyve yetişmiyordu. Komşu köyümüz olan Alkayaoğlu’lu Behzat isimli birisi bağ dikmişti, ( Behzat’ın Bağı derlerdi, kendim de gezmiş ve de görmüştüm) bağ yeşeriyordu fakat üzüm olgunlaşmıyordu. … (Devam edecek)

Çok Okunan Haber

Tarsus’ta İki Katlı Evde Yangın Çıktı

Mersin’in Tarsus ilçesinde Tozkoparan Zahit Mahallesi’nde bulunan 2 katlı evin çatısında çıkan yangın itfaiye ekipleri …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

istanbul medyum gerçek medyum papaz büyüsü ask büyüsü baglama büyüsü asik etme büyüsü medyum chip satin al zynga chip satisi hayvan hastanesi antalya veteriner köpek hastanesi antalya escort
Araç çubuğuna atla