İki günlük sokağa çıkma yasağında yaşananlar aslında sosyolojik bir vaka. Üzerinde durulması, tartışılması gereken bir durum.
Balkonlardan alkışlanan sağlıkçıların canı pahasına yarattığı saygınlık, yoğun emek ve öz güven ne olacak şimdi…
İnsanlar ölmesin diye canını ortaya koyan ve yaşamını yitiren doktorlar, sağlık çalışanlarının kemikleri sızlamayacak mı?
Bu toplum adeta travma geçiriyor.
Ekrandaki görüntüler sosyal mesafeyi yerle bir etmiş, bir parça ekmek korona tehlikesinden daha öncelikli duruma gelmiş.
İnanılır gibi değil!
Çılgınca kavga edenler, üst üste yığılmış insanlar, Kafası kesik danalar gibi sağa sola saldıranlar…
Evinde sağduyuyla oturup, olan bitenleri izleyen yurttaşlar ise, ekranlara yansıyan izdihamı görünce şaşkınlık içinde “Allah Kahretsin” demekten başka bir şey diyemiyor.
Büyükşehir Belediye Başkanımız Vahap Seçer, ulusalTV’lerden tüm Türkiye’ye sesleniyor. Halkı daha sakin olmaya, 2 günlük ihtiyaçların her türlü şekilde karşılanacağını ifade ediyor. Yaşananları gördükçe,çağrılar yaparak toplumu sakinleştirmeye çalışıyor. Ama toplumun bir kesimi zıvanadan çıkmış gibi. Tek kelimeyle utanılacak bir durum…
Son yıllarda yaşanan olumsuzlukları konu olan sohbetlerde, Türkiye toplumu neden bu kadar örselendi diye söze girildiğinde;
“Gerçek Milli geliri beş bin dolar, eğitim seviyesi düşük ve Ortadoğulu bir ülkeden ancak bu kadar olur” diyebiliyorum. İşin doğrusu toplumda daha çağdaş ve modern düşünen, seküler bakışıyla umutlarımızı arttıran Yurttaşlar da var olmasa, daha çok karamsarlığa kapılacağız.
Sözün kısası ve yaşananların örtüşme katsayısına baktığımızda, karşımıza bu çıkıyor. Hayat bir matematiktir. Ne ekersen onu biçersin. Nasıl ki, 5×5 = 25 ediyorsa, bu da böyle bir şey. Verilen eğitim seviyesi, yoksulluk derecesi ve hurafelerle geri bıraktırılmış bir toplumun fotoğrafıdır bu aslında.
Evde olup bitenleri izlerken, ailece şaşkınlık içinde ikinci bir korona çarpmasına dönmüş gibi olduk. Herkes “bu ne demek” ten alamadı kendini!
Bütün dünya medyasına eğlenceli ve düşündürücü bir konu çıktı. Onlarda kendilerine vazife çıkararak, işledikçe işleyecekler.
Sadece iki günlük zorunlu önlemlerin bir parçası olarak alınan bu kararın yarattığı panik karşısında, ne diyeceğimizi bilemiyoruz. Bu karar uzatılırsa neler yaşayacağız acaba…
Olağanüstü krizlerde, stratejik davranmak, toplumu tanımak, sonrası gelişimleri kestirmek karar alıcılarının önceliği olmalıdır. Ani reflekslerin ne zaman gelişeceği önceden değerlendirilmelidir. Bu tür kararlarda, başta psikologların, sosyologların, toplum bilimcilerinin bakış ve önerileri her yönüyle tartışılmalı ve öyle uygulamaya geçirilmelidir.
Hayat devam ediyor. En büyük sorun bu yaşananlardan gerçekten yeterince ders çıkarabilecek miyiz?
Her şeye rağmen; duyarlı, umudunu yitirmeyen, dürüst, çalışkan, toplumunun, ülkesinin ve tabiatın bütün değerlerine saygı duyan Yurttaşlarımız var. Bu yurttaşlık bilinci geliştikçe ve çoğaldıkça, yaşamın daha da anlamlı ve katsayısı yükselmiş bir toplum haline gelme şansımızın olacağını düşünüyorum.
Toplumun belirsizlik ve çaresizlik psikolojisinden ve örselenmiş gerçekliğinden kurtarılmas şart…
Bedrettin GÜNDEŞ
