Her sabah işe gitmek için yola çıkan binlerce insanın yüzüne bakan bir şehir hayal edin. Sabahın ilk ışıklarında umutla yola çıkan o yüzlerde ne yazık ki ilk görülen şey ne mutluluk ne huzur. Gerginlik. Yorgunluk. Zamanla yarışan bir kalabalığın içinde kaybolmuşluk. Çünkü Mersin’de ulaşmak, artık sadece fiziksel değil; aynı zamanda sosyal bir eşitsizlik meselesi.
Mersin büyüyor, gelişiyor, genişliyor ama ulaşım altyapısı yerinde sayıyor. Çocukluğumuzda aynı güzergâhta üst üste binen dolmuşlar, bugün hâlâ aynı karmaşa ile devam ediyor. Bir yanda kıyıya sıkışmış bir şehir trafiği, diğer yanda dağınık mahalleleri birbirine bağlamayan toplu taşıma ağı. Ne raylı sistem var ne bisikletli bir yaşam hayali. Deniz ise sadece seyredilen bir ufuk çizgisi, aktif bir ulaşım alternatifi değil.
Peki ne yapılmalı? Bu şehir nasıl ulaşan, yaşayan, nefes alan bir yer haline gelir?
Entegre ve Adil Ulaşım Sistemi Şart
Mersin’in ulaşım sorununu çözmek için atılacak ilk adım, bütünleşik bir ulaşım master planı oluşturmak olmalı. Otobüsler, minibüsler, metro, deniz ulaşımı, bisiklet yolları ve yaya alanları birbiriyle entegre edilmeli. Şehir sadece araçlara değil, insanlara göre yeniden düşünülmeli.
Hafif raylı sistem ve metro projeleri, Mezitli’den Tarsus’a uzanan yoğun nüfuslu aksları birbirine bağlamalı. Üniversite, Adliye, Serbest Bölge ve OSB gibi merkezler raylı sistemle entegre edilmeli.
Kıyıya paralel ilerleyen kesintisiz bisiklet yolları, gençlerin ve öğrencilerin yaşamını kolaylaştırırken, sahil boyunca planlanacak deniz otobüsü hatları trafik yükünü azaltacaktır.
Ulaşım Bir Haktır, Lüks Değil
Ulaşım sadece teknik bir mesele değil, sosyal bir adalet meselesidir. Bugün uzak mahallelerde oturan, gelir düzeyi düşük yurttaşlarımız kent merkezine erişimde güçlük yaşıyor. Bu, aynı zamanda eğitime, sağlığa, kültüre ve fırsatlara erişimin de önüne geçiyor. Ulaşım bu yüzden sadece ulaşmak değil; insanca yaşamakla ilgili bir meseledir.
Peki Bu Büyük Dönüşümün Kaynağı Nereden Gelecek?
Hemen itiraz edenler olacaktır: “Bütçemiz yok, kaynak nerede?” İşte tam bu noktada vizyoner ve cesur bir yönetim anlayışı devreye girmeli. Çünkü çözüm sadece Ankara’dan, merkezi yönetimden gelmez. Dünya, Mersin’e açılabilecek kapılarla dolu.
İşte uluslararası fonlardan sadece bazıları:
Avrupa Yatırım Bankası (EIB): Sürdürülebilir ulaşım projeleri için uzun vadeli krediler sunar.
Dünya Bankası: Kent içi raylı sistemler ve toplu taşıma altyapısı için güçlü finansman sağlar.
Avrupa Birliği IPA Fonları: Türkiye gibi aday ülkelere çevre ve ulaşım projelerinde öncelik tanır.
UNDP ve Yeşil İklim Fonu: Düşük karbon salımlı ulaşım sistemleri (elektrikli otobüsler, bisiklet altyapısı) için destek verir.
İslam Kalkınma Bankası: Akdeniz havzasındaki liman kentlerine özel ulaşım ve lojistik yatırımlarını destekler.
TÜBİTAK ve Kalkınma Ajansları: Akıllı ulaşım sistemleri, dijital sinyalizasyon gibi alanlara Ar-Ge hibeleri sunar.
Bu fonlara başvuru için Mersin’in uluslararası ağlara entegre olması, proje üretmesi ve teknik ekiplerle çalışması yeterlidir. Örneğin Mersin Belediyesi, UCLG-MEWA gibi ağlara dahil olarak diğer şehirlerle ortak projeler geliştirebilir.
Yeni Bir Yol Mümkün
Ulaşım sorunları sadece araçların değil, insanların birbiriyle olan bağlarının da önünü tıkıyor. Mersin, bu çağda hâlâ trafikte zaman yitiren, ulaşmakta zorlanan insanların kenti olmamalı. Biz bu şehri, birbirine daha kolay, daha güvenli ve daha adil ulaşan bir yer haline getirmek zorundayız.
Yol sadece asfalt değil; geleceğe açılan bir vizyon demektir. Ve bu vizyon; ulaşan, birleşen ve yaşayan bir şehir hayalinden geçer.
Not: Bu yazı, kaynak gösterilerek ve yazar Dr. Ruhsar Uçar’ın izni alınarak paylaşılabilir. Aksi halde yasal süreç yazar tarafından başlatılacaktır.

Mersin Halk Haber Mersin Halk Haber
