Psikiyatristin Koltuğunda Sessiz Bir Kalp
Bir sabah…
Gözaltlarında karanlık halkalar, omuzlarında yorgun yıllar, ruhunda ise derin bir dağınıklıkla bir ülke çıkageldi.
Adı Türkiye’ydi.
Kapıyı çaldı ve usulca içeri girdi.
Psikiyatrist koltuğu gösterdi.
Oturdu. Derin bir nefes aldı.
Ve şöyle dedi:
“Uzun zamandır kendimi iyi hissetmiyorum.
İçimde hep bir gerginlik var.
Bazen geçmişimle kavga ediyorum, bazen gelecekten korkuyorum.
Bir yanım tarihime tutunuyor, diğer yanım adaletsizlikle, kutuplaşmayla, geçim sıkıntısıyla paramparça oluyor.”
Doktor dikkatle dinledi.
— Bu gerginliği en çok nerede hissediyorsunuz?
“Kendi içimde…
Kendi insanlarımla…
Eskiden farklılıklarımı zenginlik bilirdim.
Şimdi her biri ayrı bir cephe gibi.
Oysa biz bir sofradaydık…
Aynı acıya ağlayan insanlardık.”
— Ailenizle aranız nasıl?
“Çok köklü bir ailem var. Kürt’üm, Türk’üm, Laz’ım, Ermeni’yim, Alevi’yim, Sünni’yim…
Ama artık birbirimizi tanımaz olduk.
Kimi zaman biri çıkıyor ve ‘Sen ötekisin!’ diyor.
Oysa ben hepimizim…
Ben bir bütünüm.”
— Peki ne istiyorsunuz?
“Birlikte iyileşmek.
Yeniden birbirimizin gözünde güveni görmek.
Çiftçime, öğrencime, emekçime sahip çıkmak.
Kendi ayaklarımın üzerinde durmak…
Başkalarının gölgesinde değil, kendi gövdemle yürümek istiyorum.”
— Korkularınız?
“Gençlerim gidiyor…
Umudunu toplayıp valizlere koyuyor.
Adalet duygum incindi.
Sınırlarım tehdit altında.
Ama en çok içimdeki bağı kaybetmekten korkuyorum.
Çünkü biliyorum ki…
İçimde sevgi yoksa, dışarıdan hiçbir kale beni koruyamaz.”
Doktor hafifçe başını salladı.
— Peki şimdi neredesiniz?
Türkiye bu kez daha sessizdi.
Ama bakışları derinleşmişti.
“Bugünlerde kendime daha çok soru soruyorum.
En son ne zaman bir çocuğun gözünden baktım dünyaya?
Ne zaman bir işçinin terini, bir gencin hayalini gördüm?
Hatırlamıyorum…”
— Geçmişinizle barışık mısınız?
“Zor…
Geçmişim gururla dolu ama acılarla da…
Savaşlar verdim, halkımla yürüdüm.
Ama sonra bazen halkımı yalnız bıraktım…
Bazen de halkım beni.”
— Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
“Bazen Avrupalıyım, bazen Ortadoğulu.
Bazen modernim, bazen geleneksel.
Bir ayağım doğuda, bir ayağım batıda.
Ama kalbim… çoğu zaman arada sıkışıp kalıyor.
Belki de artık kendi yolumu çizmeliyim.
Kendi değerlerimi bulmalıyım.”
— Özgüven?
“Yaralı…
Çünkü her cümleme tehdit yükleniyor.
Başarımı küçümseyen gözler, beni bölmek isteyen sesler…
Ama içimde hâlâ büyük bir inanç var.
Ayağa kalkabilirim.
Yeter ki bana değil, biz’e inanılsın.”
— Peki bu “biz” kim?
“Bu ‘biz’;
Alevi’siyle, Sünni’siyle,
Türk’üyle, Kürt’üyle,
Genç, yaşlı, kadın, erkek…
Farklı olabiliriz. Ama aynı gemideyiz.
Ve bir gemide biri delik açarsa, hepimiz su alırız.”
Sessizlik oldu.
Türkiye birden gözlerini kaçırmadan sordu:
“Doktor… Sizce ben kendimle barışabilir miyim?”
— Bunu ancak siz yanıtlayabilirsiniz. Hazır mısınız?
“Bilmiyorum…
Çok yara aldım. Çok yara açtım.
Kimi zaman kendi insanımı görmedim.
Gördüm ama duymadım.
Sonra sustular…
Ve sustukça yalnızlaştım.”
— Neden bu yalnızlık?
“Çünkü güçlü görünmek adına duygularımı bastırdım.
Bazen öfke oldular,
Bazen umutsuzluk.
Ama şimdi anlıyorum:
Kendini affetmeyen bir millet, birbirini de affedemez.”
— Ne yapmak istiyorsunuz?
“Kendimi kabullenmek.
Yanlışlarımla, eksiklerimle…
Ve hâlâ içimde taşıdığım iyi niyetle.
Çünkü ben sadece acılarım değilim.
Yalnızca zaferlerim de değilim.”
— Kime ne söylemek isterdiniz?
“Gençlerime… Affedin beni.
Sizi umutsuzlukla baş başa bıraktım.
Kadınlarıma… Güçlü olmanız gerektiğini söyledim ama sizi koruyamadım.
Emekçime… Hakkını veremedim çoğu zaman.
Aydınlarıma… Konuşmalarınızı susturdum.
Sonra neden sessizsiniz diye sordum.”
— Şimdi?
“Şimdi herkesin sesine açığım.
Renkleri tanımaya, fikirlere yer açmaya…
Acılara ortak olmaya…
Çünkü biliyorum ki:
Kendimle barışmadan gelecekle buluşamam.”
Psikiyatrist, kalemini masaya bırakıyor.
— İşte bu…
Barış, içeriden başlar.
Kendini affedebilen, başkasını da affeder.
Ve affeden, yeniden inşa edebilir.
O gün terapi odasından bir ülke çıktı…
Belki hâlâ kırık, hâlâ eksik…
Ama bu kez kalbinde bir ışık vardı.
Kendine dönmeye hazırdı.
Dr. Ruhsar Uçar

Mersin Halk Haber Mersin Halk Haber
