İklim krizi artık bir gelecek senaryosu değil; yaşadığımız anın içinde, toprağımızda, havamızda, suyumuza dokunarak kendini gösteriyor. Akdeniz Havzası’nda yer alan Mersin, bu dönüşümün merkezinde. Artan sıcaklıklar, azalan yağışlar, çekilen yeraltı suları ve gerileyen tarım verimliliği, her geçen yıl daha görünür hale geliyor. Ama görünür olan her şey konuşulmuyor.
Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen Mersin Ekonomi Zirvesi, şehrin geleceğini konuşmak için toplanmıştı. Lojistikten ihracata, limandan teknolojiye pek çok başlık gündeme geldi. Ancak bu zirvede konuşulmayan, adeta sessizce geçiştirilen bir gerçek vardı: su. Oysa Mersin’in en büyük risklerinden biri artık su yetersizliği. Tarım, içme suyu, sanayi – hepsi bu temel kaynağın varlığına bağlı.
Mersin’in yıllık yağış ortalaması son 20 yılda yaklaşık 100 mm küp azaldı. Meteoroloji verilerine göre 2025 yılı itibarıyla Mersin genelinde yer altı su seviyelerinde %28’e varan bir düşüş gözlemlenmiştir. Aynı yıl Mersin’in en büyük üretim alanları arasında yer alan Tarsus ve Çukurova Ovası’nda susuzluk nedeniyle birçok çiftçi ekim yapamadı. Bu sadece bir tarımsal sorun değil; gıda güvenliğini, kırsal istihdamı ve kent ekonomisini doğrudan etkileyen bir kırılmadır.
Bu noktada kent için stratejik öneme sahip olan Pamukluk Barajı, umutların odaklandığı bir proje olarak öne çıkıyor. Baraj gövdesi tamamlandı, içme suyu isale hattı inşaatı sürüyor. Ancak esas işlevi olan sulama altyapısı hâlâ yerinde sayıyor. Yaklaşık 181 bin hektarlık tarım alanını sulaması beklenen proje, bürokratik gecikmeler ve sembolik ödeneklerle yıllardır erteleniyor.
2025 yılı merkezi yönetim bütçesinde Pamukluk Sulama Projesi için ayrılan ödenek yalnızca 3 milyon TL. Oysa tamamlanması için gereken kaynak, uzmanlara göre en az 1.5 – 2 milyar TL düzeyinde. Projenin başlangıç tarihi 2009. Daha önce 2017 yılı olarak öngörülen bitiş süresi çoktan aşılmış durumda. DSİ’nin güncel yatırım programında projenin tüm bileşenleriyle 2027 yılına kadar tamamlanması hedefleniyor. Ancak mevcut ödeneklerle bu hedefe ulaşmak oldukça zor görünüyor.
Bu noktada kent kamuoyunun vicdanı haline gelen araştırmacı-yazar Abdullah Ayan’ın analizleri, yalnızca bir proje değerlendirmesi değil; bir hatırlatma, bir uyarı niteliği taşıyor. Ayan’ın dediği gibi:
“Projeleri başlatıyorlar, sonra kaderine terk ediyorlar. Sulama sistemi olmayan baraj, sadece arkasında su biriken bir duvardır.”
Ayan’ın yıllardır yazdığı makaleler, Mersin’in yalnızca bugününü değil, geleceğini de kaybetmemesi için bir çaba. Pamukluk örneğinde olduğu gibi, su yatırımlarının gecikmesi sadece bir teknik aksama değil; bir yönetsel tercih, bir planlama eksikliği, hatta yer yer bir öncelik kaybıdır.
Zirvelerde bolca “büyüme”, “yatırım” ve “vizyon” konuşulurken, Mersin’in ovalarında toprak susuzluktan çatlıyor, üretici tedirgin, kırsal gençlik üretimden kopuyor. Göz kamaştıran sunumlar, gerçeği gölgelememeli. Ekonomik büyüme, ancak doğal kaynaklarını koruyan, toprağına ve suyuna sahip çıkan bir anlayışla mümkündür.
Pamukluk Barajı, sadece bir mühendislik projesi değil. Mersin’in geleceğine verilmiş bir sözdür. O söz yerine getirilmeden, ne sürdürülebilir kalkınmadan ne de adil yaşamdan söz edebiliriz.
Bugün susarsak, yarın susuz kalırız.
Suyu, konuşulması zor olan şeyler arasından çıkarmalıyız. Mersin’in topraklarına dökülecek her damla, yalnızca bitki değil, umut da yeşertecektir.
Ve unutmamalıyız: Bazen bir Araştırmacı- Yazar bir damla su kadar değerlidir.
Tıpkı Abdullah Ayan gibi…
Bir Hekim Olarak Neden Kaygılıyım?
Çünkü ben, yalnızca bedenleri değil; toplumun ruhunu, çevresini, geleceğini de iyileştirmek isteyen bir hekimim.
Bir kentte su yoksa, sağlık da yoktur.
Susuz kalan toprak, üretimi durdurur. Üretimi duran köy, göç verir. Göç veren şehir, kalabalıklaşır, yoksullaşır, hastalanır.
İçme suyuna erişim zorlaşır, gıda kalitesi düşer, çocukların gelişimi etkilenir, bağışıklık sistemleri zayıflar.
Her gün polikliniklerde artan alerjiler, bağırsak hastalıkları, kronik yorgunluklar; sadece bireysel sorunlar değil, ekosistemimizin alarm verdiğinin habercileridir.
Sağlık yalnızca hastanelerde korunmaz.
Bir ağacın kökü kadar, bir toprağın nemi kadar, bir derenin akışı kadar sağlıklıyız aslında.
Su kaygısı yalnız mühendislerin ya da çiftçilerin sorunu değil; hepimizin ortak sağlığına yönelmiş bir tehdittir.
İşte bu yüzden, bir hekim olarak Pamukluk’taki gecikmeyi, Mersin’in suya duyarsız kalmasını sadece teknik bir mesele olarak göremem.
Bu tablo, susuzlukla birlikte büyüyen hastalıklar, eşitsizlikler ve çaresizlikler tablosudur.
Ve bu tabloyu hep birlikte değiştirmek zorundayız.
Dr. Ruhsar Uçar
Hekim -Yurttaş- Mersin Sevdalısı

Mersin Halk Haber Mersin Halk Haber
