Bu sorunun yanıtı yalnızca ekonomik verilerle değil;
vicdanla, doğayla, kültürle ve gelecek nesillerle birlikte
düşünülerek verilmelidir. Bir yanda yerin altından çıkarılan geçici kazançlar, diğer yanda toprağın üzerinde yüzlerce yıl boyunca yaşamı besleyen zeytin ağaçları…
Zeytinlik sadece bir ağaç değildir.
Zeytin; barışın, direncin, bereketin simgesidir. Anadolu’nun her karışında geçmişle bugün arasında köprü kurar.
Gövdesinde kuş yuvası, gölgesinde insan molası, meyvesiyle sofralarda şifa ve gelenektir.
Bir zeytin ağacı 300 yıl, hatta bin yıl yaşayabilir. Böylesine kadim ve yaşamsal bir varlığı, kısa vadeli çıkarlar uğruna yok etmek, sadece ekolojik değil, aynı zamanda etik bir felakettir.
Madencilik elbette önemlidir.
Doğru yöntemle, doğa haklarına saygılı biçimde, sürdürülebilir ilkelerle yürütüldüğünde ülkeye katkı
sağlayabilir. Ancak “önemli” olmak, “öncelikli” olmak
demek değildir.
Bugün çıkarılan maden bir nesilde
tükenebilir; ama yok edilen zeytinlikler bir daha geri
gelmez.
Ve unutmamalıyız ki:Ülkemizde doğal yapılar korunmadıkça çocuk nüfusu sağlıklı biçimde artmaz. İnsanlar yaşayabilmek için temiz hava, sağlıklı gıda ve güvenle tüketilebilecek yağlara ihtiyaç duyar.
Zeytin ağacı tüm bu yaşam ihtiyaçlarının simgesidir.
Doğa yok edilirse doğurganlık azalır, göç artar, halkın bağışıklığı çöker.
Çocuklarımızın geleceği; nefes alabilecekleri, doyabilecekleri, temiz kaynaklara ulaşabilecekleri bir coğrafyaya bağlıdır. Toplum ancak doğa korunursa gelişir.
Zeytinlik yaşamdır. Maden, yaşamı tehdit etmeden var
olabiliyorsa anlamlıdır. Ama birini seçmek gerekirse; bizi nesiller boyu doyuranı, gölgeleyeni, iyileştireni, büyütene sahip çıkmalıyız.
Cevap çok açık:
Zeytinlik daha önemli. Çünkü zeytin sadece bir meyve
değil, yaşamın kendisidir. Tarihin hafızası çok güçlüdür.
Tarih unutmayacak.

Mersin Halk Haber Mersin Halk Haber
