Anasayfa / Köşe Yazıları / Azınlığın Çevresi, Çoğunluğun Sessizliği: Mersin’de Gelişimin Gizli Engelleri

Azınlığın Çevresi, Çoğunluğun Sessizliği: Mersin’de Gelişimin Gizli Engelleri

Mersin, coğrafi konumu, bereketli toprakları, tarihî zenginlikleri ve limanı ile sadece Türkiye’nin değil, Doğu Akdeniz’in de potansiyel bir yıldızıdır. Ancak bu potansiyel, yıllardır aynı çevrelerin etrafında dönen bir döngüde hapsolmuş durumda. Mersin’deki cemiyet hayatına baktığınızda, aynı isimlerin yıllardır sivil toplum örgütlerinin, kültür-sanat derneklerinin, ekonomi platformlarının ve hatta bazı siyasi yapılarının başında olduğunu görürsünüz.

Birbirine benzeyen bu küçük çevre, her alanda görünür, her yerde etkin, ama gerçek anlamda değişim ve gelişim üretmekten uzaktır. Görünürde bir “çaba” vardır, ama bu çaba daha çok poz vermek, etkinlik düzenlemek, kendi varlıklarını sürdürmek içindir. Aynı salonlarda aynı yüzlerle toplanılır, kararlar alınır ama o kararlar sokağa inmez, halkla buluşmaz. Halk, bu etkinliklerin ya davetlisi değildir ya da bu kapalı devre sistemin dışında bırakılmıştır.

Az Olsun Bizim Olsun Zihniyeti

Bu dar çevre, “az olsun bizim olsun” zihniyetini bir yaşam tarzına dönüştürmüştür. Çünkü paylaşmak, çoğaltmak, yaymak risklidir; koltuğu, imtiyazı, otoriteyi kaybetme korkusu taşır. Bu yüzden de yeni fikirlere, genç beyinlere, farklı seslere karşı görünmez bir duvar örülür. Oysa gerçek gelişim; çoğaltmakla, paylaşmakla, ortak akılla mümkündür.

Mersin’in ekonomisi, kültürü, siyaseti bu kısır döngü içinde boğulurken, dışarıdan bakanlar neden bu şehir hak ettiği noktaya ulaşamıyor diye soruyor. Oysa cevap basit: Kendi içindeki kapalı sistem, kendini tekrar eden bir yapıya dönüşmüş durumda.

Kültür ve Sanatta da Aynı Kısır Döngü

Söz konusu kültür-sanat olduğunda da tablo değişmiyor. Aynı kişiler, birbirlerinin yazılarını okumadan, resimlerini görmeden, tiyatrolarını izlemeden “çok şey söylüyorlar”. Ama samimi bir dayanışma, üretken bir diyalog yok. Birbirini parlatmak yerine birbirini gölgeleyen bir tavır hâkim. Bu da yeni seslerin, genç kalemlerin cesaretini kırıyor. Oysa sanat paylaşarak büyür, alkışla çoğalır.

Bu durumda kültür camiası da kendi içine çöken bir yapıya dönüşüyor. Birbirini görmeyen, duymayan ama “biz varız” diyen bir sessizlik ağı.

Peki Çözüm?

Çözüm, bu yapıların dışına taşmakta. Yeni nesil STK’lara, dijital mecralara, mahalle derneklerine, gençlerin enerjisine, kadınların gücüne alan açmakta. Kısır döngüyü kıracak olan, dışarıda kalan ama içeride söz sahibi olması gereken halktır. Halkı süs gibi değil, özne gibi görmek gerek. Beş yıldızlı otellerde alınan kararlar değil, pazar yerinde sorulan bir sorunun cevabı yolumuzu çizer.

Mersin ancak halkla birlikte konuşan, tartışan, karar alan bir anlayışla değişebilir. Aynı yüzlerle, aynı bakışla, aynı korkuyla değil; yeni seslerle, cesur adımlarla ve kapsayıcı bir zihniyetle büyüyebilir.

Yoksa yıllar geçer, isimler aynı kalır, sorunlar da…

Çok Okunan Haber

TOROSLAR CUMHURİYET ALANI YILBAŞI PAZARIYLA ŞENLENDİ

Toroslar Belediyesi tarafından Cumhuriyet Alanı’nda ilk kez kurulan Yılbaşı Pazarı, yeni yıl coşkusunu Toroslar halkıyla …

Araç çubuğuna atla