Değişim diye geldiler, partiyi erişime kapattılar.
Aday belirleme sürecini yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.
2019’da iktidarı elde etmenin tek yoluydu, umuduydu yerel yönetimler, şimdi ümitsiz vakaya çevirdiler.
Süreç içerisinde sadece MYK’ları, parti meclislerini değil aklı ve mantığı da ertelediler.
Anlayacağınız kolayı zora çevirdiler.
Peki ne uğruna.
İntikam, rövanş, ihtiras …
Vahap , Zeydan Kemalci diye kan kusturdular.
Tunç’a kapıyı gösterdiler.
Yılmaz hocayı emekli ettiler.
Lütfü’yü madara ettiler .
Alper’i Çankaya’dan indirdiler .
Gizli patrona yani Ekrem’e bile dirsek gösterdiler.
Bir tek Mansur yırttı, onun da rozeti zaten CHP değildi.
Anlayacağınız CHP’nin iftihar ettiği büyükşehirleri intihara sürüklediler
İşte Mersin.
Aylardır kente gelmeyen hatta gelemeyen bir vekile dizayn ettirdiler.
İlçe kongrelerinde “ben şucu bucu değilim” diyerek fair playcilik oynayan ama ilk fırsatta holigan gibi davranan bir vekile.
Kazanacağını bilse ve hırsına yenik düşse, Büyükşehir adayı bile olmayı kafasına koymuştu zatı muhterem.
Ama büyükşehire arka kapıdan girerek kuşatmak daha akılcı ve siyaset yapma şekline daha yakıştı sayın Vekilin.
Önce Vahap Seçer ismine genel merkezde defans yaptırdı, ardından da ilçe belediye başkan adaylarını belirleyerek hücum hattını güçlendirdi. Şimdi sırada meclis üyelerini belirleyerek altın golü atmanın peşinde. Belli ki onu da yapacak, kafaya koymuş muhterem.
Anlayacağınız sayın Vekil rövanşist duygularla Büyükşehir Belediye Başkanını hem mecliste , hem de partisinde topal ördek yapmanın peşinde.
Ha birde hatırlarsanız sayın vekil, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Hatay’da yaptığı konuşma üzerinden, düzenlediği basın toplantısıyla eleştirmisti.
Peki ne demişti.
Merkezi hükümet ile yerel yönetimlerin aynı partiden olması halinde Hatay’a hizmet geleceğini söyleyen Erdoğan’a, Turgut Özal döneminden bir örnek ile cevap vermişti.
89 yılındaki bir gazeteyi eline alarak kürsüye çıktı ve o dönem merkezi hükümetin başındaki Anavatan Partisinin yerel seçimleri kazanması adına toplumu tehdit eden görselini paylaştı.
Peki o dönem tüm gazetelere verilmiş o ilandaki metinde ne yazıyordu ?
“Eli kolu bağlı bir belediye başkanı ister misiniz?”
Ve ne acı ki bu siyasal gerçekliği kendi partisinin büyükşehir belediye başkanının elini kolunu bağlayan bir vekil kürsüye taşıdı.
Aslında kendini anlattı o kürsüde.
Peki o dönem bu tehditvari seçim mottosunun sonunda ne olmuştu?
SHP yerel seçimlerde en fazla oyu almış, 55 kentte belediye başkanlığını kazanarak büyük bir zafere imza atmıştı.
Ve bu seçim Anavatan Partisi ve Özal için sonun başlangıcı oldu .
Bilmem anlatabildim mi?
Sözün özü.
Halka rağmen siyaset yapmanın bedeli ağırdır.
Tıpkı 1989’da yaşananlar gibi.
Belagatta MAHİR’sin ona sözüm yok
Ama 1 Nisan sabahı iradesine ipotek koymaya çalıştığın halkın karşısına çıkmayı BAŞARIR mısın, açıkçası merak ediyorum.
