TBB Başkanvekili ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, “DEM seçmeninin bir daha AK Parti tarafından aldatılabileceğini düşünmüyorum. O kadar da ferasetsiz değildir DEM seçmeni ki siyasal olarak da çok yetkin seçmen kitleleridir bunlar. Ben DEM Partili seçmenin önümüzdeki seçimlerde de partisine büyük oranda sadık kalacağını ama cumhurbaşkanlığı seçiminde de AK Parti’nin adayını desteklemeyeceğini düşünüyorum” yanıtını verdi.
Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) Başkan Vekili ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, çözüm sürecine ilişkin “Tabii ki barış istiyoruz, hepimiz istiyoruz. Ama hangi koşullarda, hangi şartlarda, nasıl bir barış? Bunlara da bakmak lazım. Süreç yürütülüyor ama bu süreci iktidar partisinin dışında diğer aktörler yürütüyor. AK Parti bir var, bir yok” dedi.
Seçer, “Süreçle birlikte Kürt seçmenin CHP’den kopacağı söylentileri hakkında ne düşünüyorsunuz” sorusuna “DEM seçmeninin bir daha AK Parti tarafından aldatılabileceğini düşünmüyorum. O kadar da ferasetsiz değildir DEM seçmeni ki siyasal olarak da çok yetkin seçmen kitleleridir bunlar. Ben DEM Partili seçmenin önümüzdeki seçimlerde de partisine büyük oranda sadık kalacağını ama cumhurbaşkanlığı seçiminde de AK Parti’nin adayını desteklemeyeceğini düşünüyorum” yanıtını verdi.
TBB Başkan Vekili ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, aralarında muhabirinin de bulunduğu bir grup gazeteci ile Mersin’de kahvaltıda bir araya geldi.

Seçer, CHP’li belediyelere yönelik operasyonların ve CHP’nin bu konudaki tutumunun sorulması üzerine şu yanıtı verdi:
“Bir kere bu operasyonların temel sebebinin CHP’li başarılı belediye başkanları başta olmak üzere belediyeciliğini itibarsızlaştırma, başarısız göstermek, zayıflatmak, şevkini kırmak temel amaç bu. Neden? Çünkü iktidar CHP’nin belediyeler üzerinden, belediye hizmetleri üzerinden halka çok iyi ulaşabildiğini ve ondan iyi bir diyalog iletişim kurduğunu biliyor ve genel seçimlere kadar bu başarılı çalışmalar devam ederse bugüne kadar CHP’ye oy vermemiş kitlelerin genel seçimde de CHP’ye yönelebileceğini görüyor.
Doğal olarak da partimizin en büyük elindeki bütçe belediyeler. Onların da hedefi, mücadele edecekleri CHP’nin cephesi belediyeler. Bu nedenle ben bu tip operasyonlara devam edebileceklerini düşünüyorum. Tabii ki toplum bu konuda ne düşünüyor, herhalde onları da ölçüp biçiyorlardır. Çünkü bu konuda bir hayli başarılıdır AK Parti. Bunu görmek lazım. Yani kamuoyu yoklamaları yaptırırlar, toplumun tepkisini, düşüncelerini ölçebilirler. Ona göre tavır ortaya koyabilirler. Eğer toplumun sesini dinlerlerse bu işten vazgeçerler. Ama inadına, körlemesine bildiklerinden şaşmazlarsa bunu bir hesaplaşma, bir intikam alma, rövanş alma, adını ne koyarsanız koyun, bu duruma getirirse bu operasyonları daha da sertleştirerek devam ederler. Bu bir gerçek, hiç bunu eğip bükmeye gerek yok.”
“DOKUNAMIYORLAR ÇÜNKÜ CUMHUR İTTİFAKI’NIN BELEDİYELERİ OLDUĞU İÇİN”
“Belediyelerde yasa dışı eylemler, işlemler olabilir. Ama bütün kamu kurumlarında da olabilir sadece belediyelerde değil. Bunu sadece CHP’li belediyelerde göstermek de doğru bir yaklaşım değil. Bin 404 belediye var. Bütün belediyelere girsinler o zaman. AK Partili var, CHP’li var, MHP’li var. Girsinler hepsini alsınlar. Hepsinin defterlerini, kitaplarını alsınlar bakalım neler yapıyorlar. CHP’li belediyelerin içinden müfettişler çıkmıyor. Niye AKP’li MHP’li Cumhur İttifakı’na mensup belediyelere girilmiyor? Bilmiyor muyuz yani hangi belediyelerde ne olduğunu. Daha önceki dönemlerde 300-350 bin nüfuslu koca koca ilçe belediyelerinin defteri yok, kitabı yok. Hesap soruyorsun, verecek hesabı yok.
Bunu bana daha önce bir müfettişin aktardığını söylüyorum. Dokunamıyorlar çünkü Cumhur İttifakı’nın belediyeleri olduğu için. Sonuç itibariyle toplumun sesini dinlerlerse bunların kendilerine bir yarar sağlamadığını, kendilerine zarar verdiği gibi ülkeye de, ülke demokrasisine de zarar verdiğini göreceklerdir. Mücadelenin yolu bize faul yaparak mücadele etmek değil. Hukuk çerçevesinde, siyasi etik çerçevesinde hizmetlerle vatandaşa giderek mücadele etmektir. Bunun yolu budur. Ama kendileri bilirler. Nihayetinde mücadele edeceğiz, mücadele etmeye devam edeceğiz. Bir taraftan bu hukuksuzluklarla mücadele ederken bir taraftan da belediyeler olarak hizmetlerimizi yapmaya devam edeceğiz. Bu bizim üzerimize gelinmesi, bizim şevkimizi kırıyor, moralimizi bozuyor, ürküyoruz, korkuyoruz gibi bir şey düşünmeyin. Çok daha aksi bir şey söyleyeceğim. İnanın bana çok daha erken kalkıyorsunuz, çok daha zinde kalkıyorsunuz. Emin olun ‘Daha ne yapabilirim’ gayreti içerisinde oluyorsunuz. Motive oluyorsunuz.”
“AKP’Lİ BU CHP’Lİ BU MHP’Lİ AYRIMI YAPMIYORUZ”
Seçer, “Başkan Vekili seçildikten sonra TBB’nin çalışmaları nasıl gidiyor” ve“Ekrem İmamoğlu, Zeydan Karalar’dan sonra sizin de gözaltına alınabileceğiniz konuşuluyor, nasıl değerlendirirsiniz”sorularına şu yanıtı verdi:
“Şimdi öyle bir sıralama yapmayı doğru bulmuyorum ama tabii toplum aslında bunu art niyetinden böyle düşünmüyor. Endişesinden böyle düşünüyor. Görevimizin başındayız. Hem Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı’yız hem haziran ayına kadar, Belediyeler Birliği başkanlığı seçimi meclis başkan vekilliği seçimi gibi iki yılda yapılıyor. İki yıl görev yapıyorsunuz. İki yıl sonra kalan süre için, üç yıl için bir seçim daha olacak, başkan seçilecek. Ben haziran ayına kadar görevimi devam ettireceğim. Çünkü mevcut seçilmiş başkan cezaevinde. Meclis başkan vekili olarak üçüncü kez beni seçti. Orada da görevimiz devam ediyor. Türkiye Belediyeler Birliği’ndeki amacımız da tüm belediyelerimize gerçekten adaletli bir destek politikası sunabilmek.
Zaten sadece Belediyeler Birliğinin görevi belediyelerimize araç, edevat, makine, ekipman desteği yapmak değil. Ondan çok daha önemli konular var. Her konuda onları bilgilendirmek, belediyelerde liyakatlı bürokrat kadrosunun gelişmesine katkı sunmak, onlara eğitim vermek projelerde destek sunmak bu anlamda çok önemli değerli hizmetler yapıyor. Özellikle uluslararası ilişkileri düzenlemek belediyelerin proje bazlı finans ya da hibe kaynaklarına erişimini sağlamak gibi önemli görevlerimiz var. Bunları bu AKP’li bu CHP’li bu MHP’li ayrımı yapmadan gerçekleştiriyoruz bundan belediye başkanlarımızın emin olmasını isterim.”
“HER ALANDA ADALETSİZLİĞE İSYAN İÇİN MEYDANLARA GİDİYOR İNSANLAR”
Seçer, “Partinizin durduğu yeri nasıl görüyorsunuz” sorusuna da şöyle yanıt verdi:
“Tabii ki size birileri saldırıyorsa siz de elinizi kolunuzu sallayarak hiç oralı olmadan arkanızı dönüp gidemezsiniz. Mutlaka siz de mukabele edeceksiniz. Karşılık vereceksiniz. Sayın Genel Başkan mart ayından bu yana hatta 2024 yılının 30 Ekim’inden itibaren Esenyurt’a operasyon yapılmıştı o günden bugüne bu anlamda çok değerli gördüğüm bir mücadele sürdürüyor. Bu aslında sadece CHP’li belediye başkanlarını koruma refleksiyle yapılan bir mücadele değil Sayın Genel Başkanımızın yaptığı.
Aslında Türkiye demokrasisi, Türkiye’nin hukuk devleti anlayışına yapılan tahribata saldırıya yönelik bir mücadele. Bunu böyle görmek lazım. Zaten meydanların dolma nedeni o. Sadece orada CHP’li bir belediye başkanı hukuk dışı yollarla gözaltına alındı ya da tutuklandı diye değil o meydanlara gelenler. Farklı saiklerle geliyor. Türkiye’de ne oluyoruz diyor, demokrasi katledildi diyor, hukuk devleti kalmadı diyor, benim güvencem kalmadı diyor, gelir dağılımında adaletsizlik var diyor. Her alanda adaletsizliğe isyan için o meydanlara gidiyor insanlar. CHP ve bugün Sayın Genel Başkanımız bu konuda çok büyük bir misyon yüklendi ve bunu başarıyla sürdürüyor. Bir kere bunu bir yere koymak lazım.”
“AKP’YLE MHP ŞU ANDA BİRBİRİNE GİRMİŞ, BUNU GÖRMEMEK İÇİN GAFLET İÇERİSİNDE OLMAK LAZIM”
“Tabii sadece Türkiye’nin temel sorunları dediğimiz zaman adalet sorunuyla bunu sınırlayamayız. Farklı sorunları da var. Bir taraftan Türkiye’de adalet sorunu yaşanıyor ama diğer taraftan toplumun öncelediği ekonomik sorunlar var. Bu son derece önemli. Bunun yanında belki toplumun genel kesiminin önemsemediği ama Türkiye’de demokrasiyi, hukuk devletini, ifade özgürlüğünü önemseyen kitlelerin dikkatle izlediği bir süreç yürütülüyor. Orta Doğu’daki gelişmeler var. Yani hayata dair şu anda hem Türkiye’nin içinde bulunduğu bir coğrafya hem de Türkiye’nin siyasal durumu hem Türkiye’nin sosyolojisi birçok sorunla boğuşmamızı gerektiriyor.
CHP şu anda Türkiye’nin birinci partisi ve iktidara namzet bir partiyse her konuda söyleyecek bir şeyi olmalı. Dikkatimizi bir yere odaklayıp diğer taraflarda zayıf kalırsak seçmen kitlelerinde bir zafiyet olabilir. Bunu görmemiz lazım. Oraya dalarsak, oraya yönelirsek tuzağa da düşürülmüş olabiliriz ya da tuzağa düşürülürüz. Bunu Sayın Genel Başkanımız da görüyor. Karşılıklı bu konularla ilgili yaptığımız sohbetlerde biz de uygun dille bunu kendisiyle paylaşıyoruz.
Ve kendisi de bunun farkında. Her şeyden önemlisi şu: bizim şu aşamada CHP olarak iç sorunlarımızı tırnak içinde iç sorunlarımız bu olabilir, bunun görece olarak çok yoğun olduğu dönemler olur, daha düşük olduğu dönemler olur, bunu minimize etmek. Her partide vardır. AK Parti’de yok mu? AK Parti birbirine girmiş şu anda. Cumhur İttifakı’nda yok mu? AKP’yle MHP şu anda birbirine girmiş. Yumruk yumruğa girmiş. Bunu görmemek için gaflet içerisinde olmak lazım. Bunları görüyoruz. Biz bunları minimize ederek bu süreci hep beraber sürdürmeliyiz. Özü sözü CHP’li olan biri olarak söylüyorum bunu. Bizlere de belediye başkanlarına da vazife düşüyor, görev düşüyor, milletvekillerine de.”
“BÜTÜN BU SÜREÇLERİ TAŞIYACAK BİRİKİMDE BİR YAPININ OLMASI LAZIM”
Seçer, “Partinizin kurultayı yaklaşıyor, lider değişimi kaynaklı sorunlar aşıldı mı, parti içinde tartışmalar yaşanıyor mu” sorusunu da şöyle yanıtladı:
“Şu anda parti yönetimi yakın bir süre içerisinde değişecek. Bu ay sonu 39’uncu Kurultay’ımızı yapacağız. Şu anda görülen Sayın Özgür Özel zaten göreve devam etmek istiyorum diyor, aday olacak. Bir ikinci aday çıkar mı bilemiyorum. Ben şu aşamada böyle bir ihtimal olduğunu da görmüyorum. Ve bir liderlik tartışmasını yapmanın şu aşamada gereksiz olduğunu da görüyorum. Yani partimize çok büyük zarar verir. Ülkeye çok büyük zarar verir. Ama bu da şu demek değildir: ‘Şartı yerine getirmek için 39’uncu Kurultay’ımızı yapalım herkes işini gücüne baksın.’
Hayır, ona da karşıyım. Çok güçlü bir yapı, eksiklerimizi görerek geriden gelen 2023 kurultayı o günkü konjonktürde o günkü şartlarda bir kurultaydı. Doğal olarak da o günkü şartlara göre bir Parti Meclisi oluştu. O günkü şartlara göre Parti Meclisi’nden MYK oluştu. Ama şimdi durum farklı. O günden bugüne çok şey değişti. Şu anda farklı bir konjonktürdeyiz ve çok önemli bir süreçten geçiyoruz. Doğal olarak bundan sonraki daha zor olabilecek hem iktidarın tarafımıza yapılan saldırıları hem bir genel seçim yaşayacağız, ardından yerel seçim yaşayacağız. Hatta ekstrem durumlar da olacak. Bir anayasa değişikliği söz konusu olabilecek. Belki genel seçimle, yerel seçim bir arada yapılabilecek. Yani o kadar çok ihtimal var ki olasılık var ki bütün bu süreçleri taşıyacak birikimde bir yapının olması lazım.”
“BİR LİDERLİK TARTIŞMASININ OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM”
“Nihayetinde siyaset kitabi bilgilerle yapılsa en kolay alan olurdu. Doğal olarak bu konuda deneyimli insanların, alanda olmuş insanların, yönetim kademelerinde olmuş insanların, yaşanmışlıkları olmuş insanların yönetimde olması lazım ki doğru kararlar versinler, doğru enformasyon olsun parti içinde. Genel Başkan doğru yönlendirilsin. Doğru karar verdirilsin. Bu anlamda ben, kurultayı önemsiyorum. Bir liderlik tartışmasının olduğunu düşünmüyorum. Herkesin birlik içerisinde olmasını bekliyorum ama çok kuvvetli bir yönetim yapısının da olmasını istiyorum. Bu konuda da tam destek veriyorum. Bu anlayışa da tam destek veririm.
Kadroları kuracak olan ben değilim. Ben bir kurumu yönetmeye talibim. Yönetime talip olan kişi nasıl bir yapı kuracak, hedef koyacak ortaya bir stratejisi var, buna göre uygulamaları olacak kendisine uygun, dediğin koşullarda zorlu bir sürece giriyorsunuz. Sayın Genel Başkan en az benim kadar partiyi tanıyor. Yıllardır deneyimi var. Şimdi Sayın Genel Başkan’ımız bir deneyim yaşıyor. Denge oluşturacaktır. Nihayetinde siz mükemmeli ararsınız ama mükemmeli yapamazsın. Bu mümkün değildir siyasette. Bazı dengeler vardır. Her şey mükemmel olsun diyemezsiniz. Deseniz de bunu başaramazsınız. Eskisi, yenisi hiç fark etmiyor. Nihayetinde ortaya bir sinerji çıkarabilecek bir yapı kurmak lazım.”
“SAYIN GENEL BAŞKAN TEK ADAY OLARAK KURULTAYA GİDİYOR”
“Siyasette küslük olmaz. Aynı yolu yürüyorsanız, mücadeleniz olur, kazanan olur, kaybeden olur. Parti içi yarışlar olur. Ama bunu küslüğe, bunu bir kine, nefrete, kutuplara, kliklere bölerseniz kuruma büyük bir zarar vermiş olursunuz. Benim tercihim şundan yana olur: kapsayıcı, kucaklayıcı, eskisi yenisi, partim adına yararlanacağım, kendi adıma değil parti adına yararlanacağım kadroları oluşturmak. İşte zaten liderlik budur. Onu sevk ve idare edebilme. Hoşunuza gitmeyebilir.
Bir diğerinin hoşuna gitmeyebilir. Kurultay’a gidiyoruz. Muazzam bir yarış var. Yarışı kazanmak için oradan bir tane alalım, buradan bir tane alalım. Oradan 10 delege getirecek, buradan 20 delege… Böyle bir yapıyla siz başarılı olamazsınız. Ama şu anda gördüğüm tablo Sayın Genel Başkan bir başına kurultaya gidiyor. Tek aday olarak gidiyor. Şu anki görünen tablo yarın nasıl bir gelişme olur bilemeyiz. Ama bugünkü tablo devam edecekse eğer böyle bir yapının oluşması lazım. Bu kendisinin elinde. Bu böyle bir başarıyı kendisi inşa edecek. Lider inşa edecek.”
“TAMAMLAYICI BAŞARILARA İHTİYAÇ VAR”
“2023 Kasım ayından bu yana Sayın Genel Başkan partinin genel başkanı. Bir yerel seçim geçti. Yerel seçimde CHP birinci parti oldu. Geldik, olağanüstü süreçler yaşanıyor. Şu anda da mücadele ediyor. Sınavsa bunun adı sınavdır. Ama lider olmak çok farklı bir durum. Yani lider olmak bir yıl iki yıl yeterli olmayabilir ama bana başarılı bir süreç geçiriyor dediğiniz noktada elbette ama bundan sonraki tamamlayıcı başarılara ihtiyaç var. Nedir? Bir iktidar olma.
İktidarda Türkiye’yi çıkmazdan çıkarmak, açmazdan çıkarmak. Başarılı politikalar uygulamak. Türkiye’nin her sorunlu alanına çözüm üretebilmek bu. Asıl başarılı süreç o. Birileri Sayın Özel’i övmek için ‘Lider oldu’ diyebilir ya da birileri içten içe ona karşı sevgisizliği vardır ‘Ne lideri canım’ diyebilir. Böyle bakmak doğru bir şey değil ki. Neyi tartışıyoruz? Siyasette senin ne dediğin, benim ne dediğim önemli değil. Halkın ne dediği önemli. Sandıktan ne çıkıyor? Biz ona bir elbise biçemeyiz. Bana kalırsa iyi niyetli bir yaklaşım da değil.”
“BU SÜRECİ İKTİDAR PARTİSİNİN DIŞINDA DİĞER AKTÖRLER YÜRÜTÜYOR”
Seçer, çözüm sürecine ilişkin şunları söyledi:
“‘Bu masada barışa karşı olan var mı?’ Yoksa benim de cevabım tabii ki barış istiyoruz, hepimiz istiyoruz. Ama hangi koşullarda, hangi şartlarda, nasıl bir barış? Bu barış dediğinizin içini nasıl dolduruyorsunuz? Ne istiyorsunuz? Kime ne yarıyor kime ne yaramıyor bunlara da bakmak lazım. Şu anda çok net bir durum. Süreç yürütülüyor ama bu süreci iktidar partisinin dışında diğer aktörler yürütüyor. Bir tanesi DEM Parti, bir tanesi Milliyetçi Hareket Partisi. AK Parti bir var, bir yok.”
Seçer “Onu neye bağlıyorsunuz? Samimiyetsizlik mi var başka bir planı mı var” sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Açıkçası somut içeriğiyle ilgili bir bilgim yok. Bir istihbari bilgim yok ama bu konuda fikir ortaya atabilirim. Bana kalırsa AK Parti’nin de çok etkin olduğu bir program yürütülmüyor. Birdenbire bu sürecin ortaya çıkma nedeni ne? Bir başına Türkiye’deki iç siyasal gelişmeler mi, iç dinamikler mi bu süreci başlattı? Yoksa Orta Doğu’daki gelişmeler mi başlattı? Orta Doğu’da bazı gelişmeler oluyorsa, Hamas’ın saldırılarıyla başladı. İki yılı geçti. Ondan sonra birçok şey oldu o bölgede. Sonuçta Suriye. En uzun sınırımız olan komşu ülkede çok önemli gelişmeler oldu. Ve bizi de etkileyen gelişmeler oldu. Bundan sonraki süreçte Türkiye de çok daha derinden etkilenebilir. Bunu herkes görüyor. Ve böyle bir sürecin başlatılmasına karar verildi.
“UMUT EDİYORUZ BU SÜREÇ BAŞARILI OLUR”
“Ben partimin bu konuda çok derin bilgiye sahip olduğunu zannetmiyorum. Yaptığımız konuşmalarda da kimse bu iş böyle başladı, böyle devam edecek, böyle gelişmeler olacak dediğini de duymadım. Ama CHP burada bir ilkesel tavır ortaya koyuyor, diyor ki ‘Ben yarım yüz yıldır süren bu çatışma ortamının sona ermesini bekliyorum. Türkiye’nin demokratikleşmesini bekliyorum. Ama bir taraftan bunu beklerken siz de Türkiye’de barışı tahkim edeceğiz diye edebiyat parçalarken siz benim belediye başkanlarımı, siyasetçilerimi apar topar, hukuk dışı uygulamalarla alıyorsunuz hücrelere, cezaevlerine koyuyorsunuz. Bir taraftan demokrasi diyorsunuz, bir taraftan demokrasiyi tahrip etmeye devam ediyorsunuz. Şimdi burada bir çelişki var.’ Eğer bizim bu sürecin samimi olarak başta demokrasiyle, birinci temel ilkemiz demokrasi başlığıyla çözeceğine inanıyorsak bugün bu uygulamaların olmaması gerekiyor.
Yani mevcut demokrasiyi daha zenginleştireceğiz derken geriye götüren bazı uygulamalar yapıyoruz. Bu anlamda da çelişkilerle dolu. Umut ediyoruz bu süreç başarılı olur. Toplumun hassasiyetleri de var. Benim partimin de hassasiyetleri var. Nihayetinde CHP hem kurtuluşun hem kuruluşun partisi. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi. Belli ilkeler üzerine, temel ilkeler üzerine bu parti kuruluyor. Sonra Cumhuriyeti kuruyor. Şimdi buna halel getirecek bazı anayasa değişiklikleri gündeme gelecek olursa CHP burada tabii ki bir refleksle hareket edecektir. Ama mevcut bizim ilkelerimiz çerçevesinde Türkiye’de demokratikleşme, hukuk devleti olma, ifade özgürlüğü, eşit yurttaşlık bunu da tırnak içerisinde söylüyorum nereden baktığınıza bağlı talepler bu yönde, daha onu da tahkim edecek bu anayasa değişikliğidir, yasalardır, ikincil mevzuatlardır bu parlamentodan çıkacak kararlardır. CHP elbette bunun da yanında olacaktır diye düşünüyorum. Tabii partim adına bunları söylemiyorum, öyle bir söz hakkım yok ama kendi düşüncelerimi aktarmak isterim.”
“SİYASİ PARTİLER BU SAMİMİYETSİZ SİYASETTEN ÇIKMALI”
Vahap Seçer, “Süreçle birlikte Kürt seçmenin CHP’den kopacağı söyleniyor. Siz ne düşünüyorsunuz” sorusuna da şöyle yanıt verdi:
“Kürt seçmen deyince sadece DEM Parti seçmeni yok. AK Parti seçmeni vardır, CHP seçmeni vardır ama DEM Parti seçmenini kastediyorsunuz… DEM Parti seçmeni son iki seçimde yoğun olarak bize yerel seçimlerde destek veriyor. Ama aynı DEM Parti seçmeni hatırlayın 2000’li yıllarda yani AK Parti’nin iktidara geldiği ilk yıllarda yoğun biçimde AK Parti’ye destek veriyordu. Neden? Orada çünkü Diyarbakır’a gidip Kürt sorunu diyordu. O zaman bu tarafa gelip Güneydoğu sorunu demiyordu. Orada ne diyorsa burada da onu diyordu. Oy alabiliyordu. Demokratikleşme diyordu. Faili meçhuller bir anda yok oldu. Çok önemli yatırımlar yapılmaya başlandı.
Gözle görülür somut oradaki halkın hayatına değen yatırımlara başlandı ve oy alıyordu. O zaman Kürt seçmen gayet demokratik seçmendi. PKK’lı değildi. Terörist değildi. AK Parti’ye oy veriyordu. Sonra aynı seçmen, aynı kişi, aynı şahıs, AK Parti zulmünü görmeye başladı, antidemokratik uygulamalarını görmeye başladı, kutuplaştırıcı politikalarını görmeye başladı. Dedi ki ‘Ben yerel seçimlerde CHP’ye oy vereceğim’ ve CHP tarihi bir başarı gösterdi. İstanbul’da, Ankara’da, Mersin’de, Adana’da, Antalya’da belediyeler kazanıldı o dönem. AK Parti’den ve MHP’den kazandı. Üçü AK Parti’den ikisi MHP’den. Diğer belediye başkanlıklarımız, ilçe belediye başkanlıklarımız kazanıldı. O zaman da aynı seçmen PKK’lı oldu, terörist oldu. Biz de teröristlerin, PKK’lıların destekledikleri belediye başkanları olduk. Şimdi Türkiye bu samimiyetsiz siyasetten çıkmalı. Siyasi partiler bu samimiyetsiz siyasetten çıkmalı. Seçmen sana oy verdiği zaman iyi, sana oy vermediği zaman kötü.”
“DEM SEÇMENİN BİR DAHA AK PARTİ TARAFINDAN ALDATILABİLECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM”
“Şimdi geldiğimiz noktada ne olur? Ben DEM seçmeninin bir daha AK Parti tarafından aldatılabileceğini düşünmüyorum. Yani o kadar da ferasetsiz değildir DEM seçmeni ki siyasal olarak da çok yetkin seçmen kitleleridir bunlar. Peki bize oy vermeye devam edecek mi yerel seçimlerde? DEM seçmeninin 2019 yılında bize oy verme saiki tek bir neden, ‘Biz DEM seçmeni olarak Türkiye’de bu antidemokratik uygulamalara karşı bu seçimde CHP adaylarını destekleyeceğiz.’ Yani orada bir itiraz, bir başkaldırı.
Yoksa bizden bir hizmet beklentisi için değil. İiktidara karşı bir başkaldırı, bir öfke. Ama 2024 yılında durum farklı bir boyuta gitti. Artık ayrım yapmadan hizmet edebildiğini ve kendilerinin hayatının kolaylaştığını, daha mutlu kentlerde daha mutlu yaşayabildiğini, kendini güvende hissettiği, öteki hissetmediği bir döneme evrildi. Ben DEM Partili seçmenin önümüzdeki seçimlerde de partisine büyük oranda sadık kalacağını ama cumhurbaşkanlığı seçiminde de AK Parti’nin adayını desteklemeyeceğini düşünüyorum. Dikkat edin Cumhurbaşkanı’nı demedim, Recep Tayyip Erdoğan’ı demedim. Yani anayasal olarak zaten şu anda aday olamaz ama o gün erken seçim kararı aldırmaya gücü yeter parlamentoyu ben bilemem. Ya da bir anayasa değişikliği çok uzak ihtimal görüyorum.”
“CUMHURBAŞKANI ADAYI TARTIŞMASI BİZE ZARAR VERİR DEMİŞTİM, AYNI NOKTADAYIM”
Seçer, “CHP’nin adayı kim olur” sorusuna da“Daha önce de savunduğum bir tez vardı. Erken cumhurbaşkanı adayı tartışması bize zarar verir demiştim. Bilmiyorum o geçen süre beni haklı mı çıkardı, haksız mı çıkardı. Ben aynı noktadayım. ‘Erken seçim ihtimali var mı’ diye sorarsanız, ben de ‘Var’ dersem o zaman konuşalım. Ama ben erken seçim ihtimali de görmüyorum” diye yanıt verdi. Seçer, “Seçim olur mu” sorusuna da “Muz cumhuriyeti mi burası? Anayasal bir devlet. Seçimi ertelemek Anayasa’da yasalarda, kanunlarda bellidir, açıktır. Ne demek seçim yaptırmamak? Niyet okuyamıyorum, şeytanın avukatlığını da yapmak istemiyorum ama öyle kolay değil” dedi.

Mersin Halk Haber Mersin Halk Haber
