Eğitimli olmanın yahut cehaletin mutlak ölçüsü diploma değil, kişinin beyin dünyasının niteliğidir. Cehaleti gerçeğin önündeki duvar olarak düşünürsek şayet, bu duvarı meydana getiren tuğlaların olması gerektiği aşikardır. Bu özelliklerin başında cahil kişilerin her şeyi abartma eğilimleri gelir. Cahil kişi genellikle abartır. Ben cahil dediğim zaman mektepte okumamış olanları belirtmiyorum. Belirttiğim, bilimi, gerçeği bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okuma bilmeyenlerden de gerçeği görenler, bilginler çıkabilir.
Gözü kulağı azıcık açık insana, zır cahilden daha fazla şey öğretmek mümkündür elbette. Ama cahile bir şeyler anlatmak çok çetindir. Önce yarım yamalak bildiklerini, oradan buradan duyduklarını unutturmanız gerekir. Boşa demeyelim de zorlu ve sürekli bir uğraştır bu. Cahilin cahile bir şey öğretmesi, kaldırım taşıyla kuluçkaya yatan bir tavuktan çifte yumurta beklemeye benzer. Cahilin gözü başkasının kümesindedir. Erdem, onlar için boş çuval, delik kovadır. Ne akıl ne gerçekle doldurabilirsiniz o kovayı.
Cehalet kavramı oynaktır; bildiğini zanneden ile bilmeyen arasında gider gelir. Cahil duyguyla değil, ancak bilgiyle açığa çıkarılabilir. Cahilin duruşu nettir, sesi çıkacaksa kendi aklını kullanır, söze karışır, ama sadece toplumu karıştırandır, zehirleyendir.Bilmediğini bilen cahil sayılmaz. Cahil, bilmediğini de bilmeyen, ama her şeyi bildiğini sanandır. Bilmeyene öğretirsin, öğrenir. Ama cahile öğretemezsin, o zaten biliyordur. Cahil öğrenmez, inanır. Okumaz, ezberler.Bunlar “Nuh der peygamber demez cinslerdendir. Dediğim dedik, öttürdüğüm güdüktür.
Hatta bazı kültürlerde cehalet inancın içinde öyle bir yer bulur ki, hastalıklı birey kendi kendini inandırmıştır, artık yarattığını bir başka kişilik halinde benimsemiştir, ona bir elbise bile giydirmiş ve bir kisve biçmiştir… Cahillik, kültürel başka yanlışlarla iç içe girdi ise artık toplum doğru ile yanlışı ayıklayamaz olmuştur, bu durum müdahale edilmez ise toplumsal çöküşün bir sebebi dahi olabilir.Cehaletle savaşmayanlar aslında kaybolmuş insanlardır. Diğerleri öyle veya böyle anlamla ilgilidirler, bunlar ise en kötü olanın temsilcileridirler, çünkü farkında olmadan anlamın esasını inkar ederler. Anlam yükledikleri sadece avuntu kabilinden şeylerdir, bildikleridir. Bu kişiler hani o “sözde” denilen türdendirler. Bunlar bizim “Cin olmadan şeytan çarpan,” diyebileceğimiz insanlardır. Cehalet hastalığını bilememek başka bir hastanın anlattığı sırlara hayran olmak ve inanmak ise çok başka bir cehalettir.
Sevgi Sabırlıdır,Sevgi Şefkatlidir.Sevgi Kıskanmaz, Övünmez, Böbürlenmez.Sevgi Kaba Davranmaz. Mustafa Mızrak / Gazeteci / Yazar