Renkli ambalajlar, cezbedici kokular ve tatlı tatlar… Özellikle Haribo gibi şekerleme markaları,çocukların dünyasında sadece bir gıda değil; eğlence, ödül ve merakla özdeşleşmiş bir deneyimdir.
Çocukların şekerlemelere karşı bu ilgisi tesadüf değildir.
Gelişimsel açıdan baktığımızda, çocuklar özellikle okul öncesi dönemde tatlılara doğuştan gelen bir sempati duyar. Bu ilgi hem biyolojik hemde duygusal gelişimlerinin doğal bir parçasıdır. Tatlılar, çocuklar için sadece lezzetli yiyecekler değil; çoğu zaman bir davranışın ödülü, bir kutlamanın parçası ya da sosyalleşmenin anahtarıdır.
Ancak bu noktada önemli bir ayrımı hatırlatmak isterim:Çocukların ilgisini cezbeden bu ürünlerin etkileri konusunda firmalardan çok kamu otoriteleri sorumludur.
Şekerleme firmaları ürünlerini cazip hale getirmek için reklam, ambalaj ve içerik stratejileri geliştirebilir. Bu ticari bir tercihtir.
Fakat çocukların sağlığını etkileyebilecek içerikler-renklendiriciler, katkı maddeleri, yüksek şeker oranı – yalnızca firmanın etik inisiyatifine bırakılmamalıdır.
Toplum sağlığını koruma görevi, devletin denetleyici kurumlarına aittir.
Gıda içerikleri hakkında aileleri bilgilendirmek, sağlıklı tüketim alışkanlıkları için rehberlik etmek ve
çocuklara yönelik ürünlerin denetlenmesini sağlamak kamu otoritelerinin asli görevidir.
Firmaların kendini tanıtması değil; bağımsız, bilimsel ve şeffaf kamu bilgilendirmeleri esas alınmalıdır.
Çocuklara ürün pazarlanabilir. Ancak çocukların gelişimi üzerinden oluşacak riskler, kamusal denetim eksikliğinden kaynaklanıyorsa sorumluluğu yalnızca firmalara yüklemek yeterli değildir.
Son söz:
Çocuklar Haribo’yu sevebilir. Bizler ise onların seçimlerini yönetecek bilinçli rehberler olmak zorundayız.
Denetimsizlikten doğacak zararları ancak şeffaf, bilim temelli kamu politikalarıyla önleyebiliriz.

Mersin Halk Haber Mersin Halk Haber
